Bu yazı, Noktasız Dergi’nin “Hatırlamak” temalı altıncı sayısında yayımlanmıştır. Yazının tamamını okumak için tıklayınız…
Anımsamanın fonksiyonel icrası, büyük bir muğlaklığa bürülüdür. Yüzeysel bir bakış bize anımsamanın kendisi hakkında belli başlı tanımlamalar sunsa da, söz konusu tanımlamalar çoğunlukla yetersiz kalır. Ayrıca anımsamanın öz-belirsizliğinden başka onun açıklayıcı işlevinin aksaması da söz konusudur. Her bir varolanın, kulak veren insana bağlı olarak ‘dile getirme’ fonksiyonunu icra etmesi gibi, anımsama da açıklayıcı işlevi yerine getirerek aydınlatıcı bir dil kullanır. Bu işlev kapsamınca onun açımlayıp sarih kıldığı şeylerden biri de varoluştur.
Varoluşa dair üstesinden gelmemiz gereken önyargı, varoluşun klasik ve hümanist insan tanımlamasına karşılık geldiği varsayımıdır. Söz konusu varsayımsal önyargıyı yıkmaya çalışmamızın nedeni, bahsi geçen önyargının tözsel mantığa dayalı olarak insanı uzamsal bir ‘şey’ olarak tanımlayıp onun asli varlık karakterini çarpıtmasıdır. İnsan imkanlar içinde dönüştüğünden, varoluş derken bir sürece atıfta bulunuyoruz. Varoluş hiçlik olarak insanın dinamik akışıdır. (…)
Hakan ÖRNEK