Elif VATANSEVER
Halk bilimi araştırmacılarının çalışma sahası, 19. yüzyıldan 20. yüzyılın ortalarına kadar kırsal yaşam olmuştur. Sanayileşmenin bir sonucu olarak iş gücü gerektiren bölgelere yapılan göçlerin ardından kent yaşamında yeni sahalar ortaya çıkmıştır. Bunun sonucunda kırsaldan kente yapılan göçler, kent kültürünün ve kent folklorunun gelişmesinde etkisini göstermiştir. “Kırsal yaşam” olarak adlandırılan eski yaşantıya ve gelenek-göreneklere duyulan özlem; kent yaşamında yaşanan sorunlar ve kırsal kesimden kente göç eden bireylerin kentte yetişen çocuklarının kırsal yaşamı unutmuş bir biçimde kentte büyümesi, halkın özlem duyduğu folklorik öğelerin sergilenmesi, kent müzelerinin anlam, işlev ve değerlerinin halk tarafından önemsenmesini ve uygulanabilirliği düşüncesini sağlamıştır. Bu sebepten “kent müzeleri”, günümüzde uygulanmaya çalışılmaktadır.
On dördüncü sayı yayımlandı!
Noktasız Dergi’nin “Tahakküm” dosya konulu 14. sayısı (Güz 2025) yayımlandı! Dergiyi çevrimiçi okumak için tıklayınız. Dergiyi indirmek için tıklayınız. Dergiyi, Academia veya Türk Telekom e-dergi üzerinden de okuyabilirsiniz.
Ermenistan İçin Ne Kadar Üzüntü Duymalıyız?
Oran RABER (Çev. Suat Kutay KÜÇÜKLER)
İhmal, çarpıtmadan pek de uzak değildir. Bir ondalık noktayı atlamak, yanlış beyan anlamına gelebilir ve gerçeği söyleyen ama gerçeğin tamamını söylemeyen kişi genellikle kasıtlı yalancılıkla suçlanır. Ancak bu herkesçe bilinen gerçeklerin propagandacılar ve bağnazlar için geçerli olmadığını da eklemek gerekir. Onlar istedikleri gibi kesip çıkarabilirler, çünkü krallar gibi onlar da hiçbir yanlış yapamazlar.
Geçtiğimiz günlerde New York’ta çıkarılan önemli bir dergide, İzmir’in 1922 yılında Türkler tarafından tahrip edilmesine ilişkin bir açıklama yayımlandı. Makale, Yunanistan’ın Ege Denizi’ne sürüldüğü o korkunç ve telaşlı günlerde yaşanan olayları anlattıktan sonra, Türklerin neden böyle davrandıklarını açıklamaya çalışan birkaç kelimeyle devam ediyordu.
Erkek Kitabı: Toplumun Algısının Dilimizde ve Edebiyatımızda İz Düşümleri
Beyza BAYRAK
İnsan daha dünyaya gelmeden evvel sahip olduğu bedene ve cinsiyete göre toplumsal cinsiyet kişi üzerinde tahakküm kurmaya başlar. Nitekim cinsiyeti öğrenilen bebek için yapılacak ilk şeylerden biri, erkekse mavi renk, kızsa pembe renk kıyafetler almaktır. Böylelikle daha dünyaya bile gelmemiş olan bebek, cinsiyetçi bakış açısıyla şekillendirilmeye başlamış olur. Bu bağlamda toplumda bireye cinsiyetinden ötürü yüklenen roller, toplumsal cinsiyeti doğurur. Bahis konusu bu roller, toplumdan topluma değişiklik gösterebilmekle beraber bazı roller ise evrenseldir. Kısacası özünde toplumsal cinsiyet, biyolojik cinsiyetin varlığına ihtiyaç duysa bile ikisi arasındaki ilişkide hükmeden taraf konumundadır.
Utancın Kıskacında: Tahakkümün Sessiz İzleri
Seher GÜNDÜZ
Toplumun kadınlardan istediği şey, çoğunlukla kendi fikirlerini ve yaratıcı güçlerini kullanmadan sunulan fırsatlar doğrultusunda hareket etmesi oluyor. Duyguları açıklamayı, içsel kabulleri görebilmeyi, kendi değerlerimizi anlayabilmeyi çok daha geri plana atmamızı istiyor. Tahakküm edenlerin gizlice, sinsice meydana getirdiği bu durum toplumsal olarak bir yük gibi yükleniyor. Hatta bu durum ailede başlayarak gerçekleşiyor ve buna karşı konulamıyor. Yaşanan ilişkilerde simgeleşen tahakküm olgusu; suçluluk, utanç ve korku yaratmakla kalmayıp bunlarla birlikte sessizce kabullenmeyi de içeriyor. Toplumun kurduğu tahakkümü kabullenip ona göre yaşamaya başladıktan sonra da duygular tahakküm kuruyor üzerimizde. Özellikle de utanç ve suçluluk duyguları…
Tahakküm İçinde Kadın, Kadın İçinde Tahakküm
Derya YILDIRIM
Tahakkümde yaşamak ama bunu kendi isteğin sanmak mümkün müdür? Baskıdan kurtulmak istemek ve kurtuluşu belki de yeni tahakküm haline getirmek ya da tahakkümü kendinle özdeşlemek… Baskı, toplumun en temel yapı taşı olan ailede başlar ve kendini yeni bedenlerde devam ettirir. Keza ataerkil bir sistemde büyümüş bir kız çocuğunda da tahakküm, ailede başlar. Kız yumuşak başlı olmalıdır, denileni yapmalıdır, erkek işlerini yapmamalıdır, yetişkin olduğunda evlenmelidir, kocasının sözünden çıkmamalıdır, iyi eş olmalıdır, çocuklarına ve eşine bakmalıdır…
Baskının Zinciri ve Benliğin Devinimi
Almira CAMGÖZLÜ
Tahakküm, bir kişinin, grubun veya otoritenin, başka bir kişi veya topluluk üzerinde baskı kurarak onları kontrol etmesi, yönlendirmesi veya zorla boyun eğdirmesidir. Tahakküm; fiziksel, psikolojik, ekonomik ya da sosyal yollarla gerçekleşebilir. Genellikle gücü elinde tutan tarafın kendi çıkarlarını önceliklendirdiği ve karşı tarafın iradesini, haklarını veya özgürlüğünü bastırdığı durumları içinde bulundurur. Bu metinde, tahakküm kavramının iki tarafını da inceleyerek; baskılanan ve baskılayan hususunda düşünceler geliştirip nedenler ve sonuçlar sunacağız.
Kültür Endüstrisinin Tahakkümü
Beril YAZICI ÖZEL
Kültür endüstrisinin topluma empoze etmek istediği ürün, düşünce ya da herhangi bir aktivite medya ve sosyal medya aracılığı ile kolaylıkla toplumu bilinçli ya da bilinç dışı şekilde etkileyebilmektedir. Kullanılan görseller, ses efektleri ya da müzikler, sinema filmleri, diziler, yazılar ya da programlar bu endüstriye hizmet etmektedir. Kültürün tanım ve işlevi değişime uğramış, kültür endüstrisi tarafından üretilen, kültürel ürünler olarak tüketicilere sunulan hale gelmiştir. Bu endüstri medya ve sosyal medya aracılığı ile fikirleri, imajları, sembolleri üreterek tüketiciye iletirken, eğlendirmek ya da kendi istediği doğrultuda eğitebilmek için bu mecraları kullanmaktadır.
Kadın Dayanışması ve Kadın Örgütlenmeleri
Hatice Tezer ASAN
İnsanlık tarihinde gerçekleşen olaylar, insanın kendi kendini yönetmesinin kendi kararlarını vermesinin ve uygun gördüğü biçimde düşünüp duymasının mümkün olduğunu göstermektedir. Sosyal gelişme bir nevi insanın kendi potansiyelini tümüyle ortaya çıkarabilmesini üzerine gerçekleşen bir devinim niteliğindedir. İnsanlık tarihinde ortaya konan tüm ekonomik gelişmeler, politik demokrasi, dinsel özerklik, bireycilik özgürlük özlemi gereksinimini ortaya çıkarmıştır. Bireyler böylece doğanın egemenliğini kırıp üzerinde egemenlik kurmuşlardır.