Kadın.
Bir sözlük tanımının aydınlatamayacağı kelime: Kadın. Kimdir kadın? Erkeğin eşi mi? Anne mi? XX kromozomlarındaki insan mı? Yoksa kadın olduğunu beyan eden kişi mi? “Kadın” tanımı, bugün toplumsal cinsiyet tartışmalarının odağında durmaktadır. Bu “tanım sorunu”, ideolojik bir aygıt olarak dilin ardındaki politik belirlenimleri açığa çıkarır. Örneğin “Yuvayı dişi kuş kurar” denilirken “dişi kuşun” kendi sınırlarını tayin etmesi mi anlaşılmaktadır yoksa “yuva”, ona kurabileceklerinin sınırını mı dayatmaktadır? Kelimelerin tanımlarını yansıtan sözlükler; kadını bir yerde konumlandırmakta, ona sınırlar tayin etmektedir. Simone de Beauvoir, kadın tanımının nerede durduğuna şu sözleriyle işaret eder: “Erkek kadına referansla değil, kadın erkeğe referansla tanımlanır ve farklılaştırılır. Kadın rastlantısal olandır, özsel olana karşıt özsel olmayan varlıktır. Erkek Öznedir, Mutlak varlıktır; kadınsa Öteki Cins’tir.”
Ataerkillik, biyolojik bir cinsiyetin ötekisine karşı kurduğu hakimiyetten ziyade kapitalist üretim biçiminin cinsiyetteki tezahürüdür. Bu nedenle Monique Wittig gibi filozoflar; heteroseksüelliği bir cinsel yönelim olarak değil, politik rejim olarak değerlendirdiler. Bu politik rejim, toplumsal hayatın her alanını kuşattığı gibi tarihi de ele geçirmiştir. Çağdaş dönemde pek çok kadın filozofun varlığıyla hükümsüz kalan “kadın filozofların bulunmadığı” tespiti, toplumsal koşullarla olduğu kadar tarihyazımıyla da yakından ilgilidir: “Tarih, kazananların propagandasıdır.”
Gerek toplumsal koşullar gerekse tarihyazımının etkisiyle felsefe tarihinde kendisine “özne” olarak yer edinmekte güçlük çeken kadının, “nesne” olarak yeri son derece trajiktir. Platon, kadına eğitimden itibaren eşit haklar tanırken Aristoteles’te kadının yeri hanenin içidir. Antik dönemden 18. yüzyıla gelindiğinde Kant’ın kadınlar hakkındaki düşünceleri, tarihte ilerleme düşüncesine âdeta bir karşı örnek sunmaktadır. Kant, bilgilenme gayretindeki kadın hakkında “sakal sahibi olmayı istese daha iyi olur çünkü edinmeye uğraştığı derinlik havasını bu şekilde daha iyi ifade edebilir” demektedir.
Noktasız Dergi, sekizinci sayısında “KADIN” başlığını ele alıyor. Bu sayıda; “Kadınlar, her şeyden önce kendilerini kadın olmanın ötesinde nasıl tanımlıyorlar?” sorusuna cevap arıyor ve “kadın”ı nesneleştiren tanımları geride bırakan bir tanımlama çabasına çağırıyor. Kadının toplumsal hayattaki konumu, toplumsal cinsiyet eşitsizliği, farklılaşan feminist yaklaşımlar, sanatta “kadın” imgesi gibi “kadın” başlığına dahil edilebileceğini düşündüğünüz makale, deneme, çeviri, inceleme yazısı ve çizimlerinizi 13 Mart 2022 tarihine kadar [email protected] adresine gönderebilirsiniz.