Bu yazı, Noktasız Dergi’nin “Yeni Putlar” temalı üçüncü sayısında yayımlanmıştır. Yazının tamamını okumak için tıklayınız…
Mantık çalışmalarını sistemli hale getiren Aristoteles’in bu konudaki eseri Organon adıyla anılır. Organon kelime anlamı olarak ‘araç’tır yani mantık, doğru düşünmenin ve felsefenin aracı olarak kullanılmaktadır. Söz konusu kullanım, Aristoteles ile başlamış ve günümüze kadar süregelmiştir. Fakat günümüzde doğru düşünmenin aracı konumunda bulunmak ve felsefi problemleri denetlemekle beraber teknolojik gelişmelerde de kendisini göstermektedir. Bu metinde belirsizlik kavramı bağlamında mantığın tarihselliğinden söz edilmekte, ardından puslu mantık belirsizlik kavramı üzerinden incelenmektedir.
Antikçağ filozoflarından olan Aristoteles, mantığı biçimselleştirirken yargılarımızın sadece doğru veya yanlış olmak üzere iki doğruluk değeri aldığını savunarak bütün felsefesini ve mantık sistemini söz konusu iki doğruluk değeri üzerine kurmuştur. Bu bağlamda Aristoteles’in mantık sistemini ‘kesinlik’ üzerine kurduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Kesinlik, Antikçağ döneminde bilgi ediminin temel şartlarından biri olarak görülmüş, Kartezyen gelenek gibi yaklaşımların kesinliği bilginin esası olduğunu savunan görüşleri günümüze kadar gelmiştir. Modern dönemde Frege ve Russell, sahip olduğumuz duyu verilerinin, yargılarımızın, bilgilerimizin, ‘kesinlik’ çerçevesinde gerçekleşmediğini dile getirmişlerdir. Russell, söz konusu unsurların sadece doğruluk ve yanlışlık üzerinden değerlendirilemeyeceğini ifade etmiş, kesinlik taşımayan verilere/düşüncelere örnekleriyle dikkat çekmiştir. Aristoteles’in ihmal ettiği bu nokta, Helenistik ve Ortaçağ döneminde,felsefe sistemlerinde her ne kadar belirsizlikten bahsedildiyse de Aristoteles mantığı bütünüyle benimsendiğinden belirsizlik kavramı mantık sistemlerinde yer bulamamıştır. Sözünü ettiğimiz gibi mantıkta Aristoteles’in görüşleri uzun yıllar -Descartes’e kadar- olduğu gibi kabul edilmiş, hiçbir gelişime açık olmamıştır. Descartes ve şüphesi ile başlayan modern dönemde Aristoteles’in mantık anlayışı bütünüyle terk edilmemiştir ancak geliştirilmeye ve üzerine eklemeler yapılmaya başlanmıştır. Bu çalışmalara yakın dönemden örnek olarak Russell’ın doğal dildeki ‘belirsizlik’ üzerine değerlendirmeleri, Lukasiewicz’in Aristoteles’in mantık anlayışına belirsizliği üçüncü bir ‘doğruluk değeri’ olarak eklemesi verilebilir. (…)
Buse GÜRELİ