1970’lerin başında Batı Avrupa ve Kuzey Amerika’da gelişen feminizm, on dokuzuncu yüzyıldan sonra çağdaş felsefenin alt disiplinlerinden biri olarak incelenmeye başlanmıştır. Klasikleşmiş feminizm düşüncesinin soruları ve kavramsallaştırmaları ön alana serimlendiğinde feminizmin yalnızca kadın hareketi yahut kadın cinsiyetiyle alakalı bir öğreti şeklinde ifade edilemeyeceğini belirtmekteyim. Kadınlara karşı önyargıların modern ve post-modern felsefe açısından nasıl dışa vurulduğu açıklanmaktadır. Makalenin içeriğinde feminist tarihinin kesintisiz bir biçimde yeniden yazılma olanağının cinsiyetin ortadan kaldırılması ile mümkün olduğu üzerinde durulacaktır. Nitekim “Kadınlar erkeklerden hakikaten farklıdır ve bu farkın farkına varmalıdırlar.” Bu açıdan feminist duruşa sahip filozofların özne sorunu üzerinde durmaları kendi öznelerini inşa ederken kullandıkları yöntemler ve amaçları felsefe tarihi kapsamında değerlendirilecek, metnin son kısımlarında dünya tarihi ve Türkiye cumhuriyeti özelinde feminizm hareketlerine kısa bir bakış yaparak kadınları içeren bir insanlık tarihin yeniden yazılabileceği üzerinde duracaktır.