Seher GÜNDÜZ
Toplumun kadınlardan istediği şey, çoğunlukla kendi fikirlerini ve yaratıcı güçlerini kullanmadan sunulan fırsatlar doğrultusunda hareket etmesi oluyor. Duyguları açıklamayı, içsel kabulleri görebilmeyi, kendi değerlerimizi anlayabilmeyi çok daha geri plana atmamızı istiyor. Tahakküm edenlerin gizlice, sinsice meydana getirdiği bu durum toplumsal olarak bir yük gibi yükleniyor. Hatta bu durum ailede başlayarak gerçekleşiyor ve buna karşı konulamıyor. Yaşanan ilişkilerde simgeleşen tahakküm olgusu; suçluluk, utanç ve korku yaratmakla kalmayıp bunlarla birlikte sessizce kabullenmeyi de içeriyor. Toplumun kurduğu tahakkümü kabullenip ona göre yaşamaya başladıktan sonra da duygular tahakküm kuruyor üzerimizde. Özellikle de utanç ve suçluluk duyguları…
Tahakküm İçinde Kadın, Kadın İçinde Tahakküm
Derya YILDIRIM
Tahakkümde yaşamak ama bunu kendi isteğin sanmak mümkün müdür? Baskıdan kurtulmak istemek ve kurtuluşu belki de yeni tahakküm haline getirmek ya da tahakkümü kendinle özdeşlemek… Baskı, toplumun en temel yapı taşı olan ailede başlar ve kendini yeni bedenlerde devam ettirir. Keza ataerkil bir sistemde büyümüş bir kız çocuğunda da tahakküm, ailede başlar. Kız yumuşak başlı olmalıdır, denileni yapmalıdır, erkek işlerini yapmamalıdır, yetişkin olduğunda evlenmelidir, kocasının sözünden çıkmamalıdır, iyi eş olmalıdır, çocuklarına ve eşine bakmalıdır…
Baskının Zinciri ve Benliğin Devinimi
Almira CAMGÖZLÜ
Tahakküm, bir kişinin, grubun veya otoritenin, başka bir kişi veya topluluk üzerinde baskı kurarak onları kontrol etmesi, yönlendirmesi veya zorla boyun eğdirmesidir. Tahakküm; fiziksel, psikolojik, ekonomik ya da sosyal yollarla gerçekleşebilir. Genellikle gücü elinde tutan tarafın kendi çıkarlarını önceliklendirdiği ve karşı tarafın iradesini, haklarını veya özgürlüğünü bastırdığı durumları içinde bulundurur. Bu metinde, tahakküm kavramının iki tarafını da inceleyerek; baskılanan ve baskılayan hususunda düşünceler geliştirip nedenler ve sonuçlar sunacağız.
Kültür Endüstrisinin Tahakkümü
Beril YAZICI ÖZEL
Kültür endüstrisinin topluma empoze etmek istediği ürün, düşünce ya da herhangi bir aktivite medya ve sosyal medya aracılığı ile kolaylıkla toplumu bilinçli ya da bilinç dışı şekilde etkileyebilmektedir. Kullanılan görseller, ses efektleri ya da müzikler, sinema filmleri, diziler, yazılar ya da programlar bu endüstriye hizmet etmektedir. Kültürün tanım ve işlevi değişime uğramış, kültür endüstrisi tarafından üretilen, kültürel ürünler olarak tüketicilere sunulan hale gelmiştir. Bu endüstri medya ve sosyal medya aracılığı ile fikirleri, imajları, sembolleri üreterek tüketiciye iletirken, eğlendirmek ya da kendi istediği doğrultuda eğitebilmek için bu mecraları kullanmaktadır.
“Çocukken Oynadığımız Oyunları mı Büyüyünce Taklit Ederiz Yoksa Çocukken Büyükleri mi Taklit Ederiz?” Sorusuna Psikanalitik ve Varoluşsal Bir Bakış
Şulenur TOPCU
Çocukken oynadığımız oyunları nasıl seçeriz? Oyun içindeki sınırları nasıl belirleriz? Büyüklerden gördüğümüzü mü taklit ederiz yoksa kendi benliğimizden geleni mi oyuna dökeriz? Bu sorular uzun yıllar boyunca psikoloji ve felsefe alanının araştırma konusu olmuştur. Bu alanın ilk öncülerinden Sigmund Freud bu konuyu oyun kuramı üzerinden irdelemiş ve sonrasında bu alan Melanie Klein, Donald Winnicott ve Erik Erikson tarafından farklı bakış açılarıyla geliştirilmiştir. Oyunun bir taklittin yanında içsel bir belleğin dışa vurumu olabileceği kavramının irdelenmesi, oyuna varoluşsal bir perspektifle de bakılabileceği fikrini doğurmuştur.
Oyun ve Gerçeklik
Hakan ÖRNEK
Bir problemin türeyişsel biçimi onun sonucu niteliğinde olduğu düşünülen çözümü noktasında belirleyici etkisi vardır. Klasik sorgulama tarzı problemin türeyiş kaynağını aşkın ve belki de sorgulanması gereksiz bir noktada gördüğünden dolayı klasik sorgulama sürecinde çözüm bu tutuma bağlı olarak şekillenir: problem zaten vardır, geriye kalan şey çözüm bulmaktır. Bu minvalde çözümün gelişim tarzı belli bir seçicilik ve gereksinim etrafında döner. Bir çözüm tarzı seçilir ve sonradan ortaya çıkan bu çözüm tarzı probleme uygulanır. Ancak problemin türeyiş anıyla çözüm tarzının kesiştiği zamanlar da mevcuttur. Bu durumlarda problem bağıl bir şekilde, yani başka bir kavram veya konuya bağlı olarak ortaya çıkar.
Oyunla Gerçeklik Arasında: İnsanın Metafiziksel Yolculuğu ve Toplumsal İzdüşümleri
Almira CAMGÖZLÜ
Oyun, en basit hâliyle; vakti hoş geçirmek, oyalanmak ve zihni meşgul etmek amacıyla etkileşime geçilen, genelde belli kuralları bulunan eğlence etkinliklerine denir. Yalnızca bu tanım sayesinde bile oyun bağımlılığı ve oyunda yapılan hile gibi konseptler hakkında özellikle psikolojik açıdan yorumlar yapabiliriz. Bu yorumlar; oyunun, kişinin gerçeklikten ve sorumluluklarından kaçmak için gerçekleştirdiği bir eylem olmasından, kişinin hayatının kontrolünde hissetme duygusunu yaşayabilmek için giriştiği bir medya olmasına kadar gidebilir.