Bu yazı, Noktasız Dergi’nin “Fildişi Kule” temalı ikinci sayısında yayımlanmıştır. Yazının tamamını okumak için tıklayınız… Sanatta her zaman süregelmiş iki tartışma vardır: Sanat, sanat için midir yoksa sanat toplum için midir? Söz konusu tartışmanın aslında her zaman bilim için de geçerli olduğunu söyleyebiliriz. İnsanlığın gelişimine baktığımızda hemen hemen yapılmış bütün buluşlar, ortaya atılan bütün teoriler insanlığın […]
İzole Bir Sanat Yaşamının İzinde
Bu yazı, Noktasız Dergi’nin “Fildişi Kule” temalı ikinci sayısında yayımlanmıştır. Yazının tamamını okumak için tıklayınız… Sanat, belirli aralıklarla açısı değiştirilen bir aynadır. Doğada saf halde bulunan ve anlam kazanmak için bir zihne ihtiyaç duyan görüntüler, sanatçının zihni ile buluştuklarında söz konusu aynaya sanatçının belirlediği bir açı ile yansırlar. Toplumsal ilişkiler ve kültür, doğadaki görüntülerin gizli etkenidir […]
Bilim İnsanı ve Toplum Algısı
Bu yazı, Noktasız Dergi’nin “Fildişi Kule” temalı ikinci sayısında yayımlanmıştır. Yazının tamamını okumak için tıklayınız… Hadi gelin kafanızdaki bilim insanı algısını hayal edelim! “Bilim insanı” denildiğinde aklımızda neler canlanıyor? Önce bu soruyla başlayalım. Laboratuarda çalışan önlüklü biri mi? Yoksa odasına kapanmış ve durmadan makale yazan, iletişimden uzak sıkıcı biri mi? İşte bilim insanı dediğimizde tam da […]
Milli Mücadelede Türk Aydını
Bu yazı, Noktasız Dergi’nin “Fildişi Kule” temalı ikinci sayısında yayımlanmıştır. Yazının tamamını okumak için tıklayınız… “Ben ne ateşin çektiği pervane ne de kurbanlık koyunum. Ben düşünen baş, inanan gönülüm!”1Aydın kavramı genellikle şöyle tanımlanmaktadır: “Çağının ve içinde yaşadığı toplumun durumu ve sorunları hakkında zengin bir bilgi birikimine sahip ve bu birikim temelinde analiz, sorgulama, değerlendirme yapan, düşünce […]
Parçalanmış Koza
Bu yazı, Noktasız Dergi’nin “Fildişi Kule” temalı ikinci sayısında yayımlanmıştır. Yazının tamamını okumak için tıklayınız… İnsan iki ayağı üzerinde dik yürümeye başladığında kendini asıl olan dengesizliğine mahkûm etmiştir. Mahkûmiyet, bahşedilmiş olanakların potansiyeline hapsedilişimizin başlangıcıdır. Bu hapsediliş akabinde zıttının da var olması anlamına gelir ki hayatın içinde gösterdiğimiz bu dik duruş beraberinde düşmeyi de var eder. […]