Dünya Hızla İlerliyor

1Bu metnin el yazmasında düzenlemeler ve eklemeler mevcuttur.

Albert CAMUS

Çeviri: Zeynep İlayda ÖZKURT YUMAK

Önerilen atıf: Camus, Albert. “Dünya Hızla İlerliyor”, çev. Zeynep İlayda Özkurt Yumak, Noktasız Dergi 11, (2023): 23-25.

Neither Victims Nor Executioners, Albert Camus’nün Kasım 1946’da Fransız direnişinin günlük gazetesi Combat‘da seri olarak yazdığı bir dizi denemedir. Denemelerde şiddet, cinayet ve bunları işleyenler, acı çekenler veya bunların gözlem yapanlar üzerindeki etkileri anlatılır. Dünya Hızla İlerliyor bu denemelerden bir tanesidir. 

Siyasi düşüncenin olaylar tarafından giderek daha fazla ele geçirildiği herkes için açıktır. Örneğin Fransa, 1914 savaşı’nı 1870’in kaynaklarıyla, 1939 savaşı’nı 1918’in kaynaklarıyla başlattı. Ancak çağdışı düşünce Fransızlara özgü değildir. Şimdilik şunu belirtmek yeterli olacaktır ki, bugünün siyasal sistemleri, tüm niyet ve amaçlara rağmen, kapitalist liberalizm örneğinde on sekizinci yüzyılda ve sözde bilimsel sosyalizm örneğinde on dokuzuncu yüzyılda şekillendirilmiş ilkeleri kullanarak dünyanın geleceğini çözmeye çalışmaktadır. İlk durumda, modern sanayiciliğin ilk yıllarında doğan bir felsefe ve ikincisinde Darwinci evrimcilik ve Renan iyimserliği ile çağdaş bir doktrin, atom bombası çağını, ani kargaşayı ve yaygın nihilizmi, eşitliğe indirgemeye çalışır. Siyasi düşünce ile tarihsel gerçeklik arasında giderek artan feci uçurumun daha iyi bir örneği olamaz.

Elbette zihin her zaman gerçekliğin bir adım gerisindedir. Zihin meditasyon yaparken tarih ileriye doğru yarışır. Ancak bu kaçınılmaz boşluk, bugün, tarihin hızı hızlandıkça  genişliyor. Dünya son elli yılda önceki iki yüz yıla göre çok daha fazla değişti. Ve bugün herkesin sınırların oluşturulması konusuna odaklandığını görüyoruz. Oysa dünyanın her yerindeki insanlar sınırların artık soyutlamalar olduğunu biliyorlar. Yine de, görünüşe göre Yirmi Bir Konferansı’nda21921 Londra Konferansı etkili olan milliyetler ilkesiydi. 

Tarihsel gerçeklik analizimizde bunu dikkate almalıyız. Bugün, üzerimizde asılı duran imparatorluklar çatışmasına kıyasla ikincil bir sorun olan Alman sorununa odaklanacağız. Ancak Rus-Amerikan sorununa uluslararası çözümler üretecek olsaydık, yine de göz ardı edilme tehlikesiyle karşı karşıya kalırdık. İmparatorluklar çatışması, medeniyetler çatışmasının arka koltuğunda yer almaya çoktan yaklaştı. Gerçekten de, dünyanın dört bir yanından sömürgeleştirilmiş medeniyetler seslerini duyuruyorlar. Bundan on ya da elli yıl sonra, asıl zorluk, Batı medeniyetinin3Bu noktada da Camus’nün zihninin önceden gözlemlenen açıklığı dikkat çekicidir. üstünlüğü fikri olacaktır. Bu nedenle, Dünya Parlamentosu’nu bu sömürgeleşmiş medeniyetlere açmak daha iyi olacaktır. Böylece hukuk gerçekten evrensel bir yasa haline gelecek ve kutsadığı düzen gerçekten dünya düzeni haline gelecektir.

Son zamanlarda veto hakkı ile bağlantılı olarak ortaya çıkan sorular yanıltıcıdır, çünkü BM tartışmasındaki karşı taraflar yanıltıcıdır. Sovyetler Birliği, delegeleri tarafından temsil edilen halkların çoğunluğundan değil, bakanların çoğunluğundan oluştuğu için; tüm uluslar temsil edilinceye kadar, çoğunluğun iradesini her zaman reddetme hakkına sahip olacaktır. Eğer anlamlı çoğunluk bir araya getirilecekse, herkes ya ona uymak zorunda kalacak ya da yasasını reddetmek zorunda kalacak, yani egemen olma4El yazmasında: iktidar iradesi. iradesini açıkça ilan edecektir. 

Aynı şekilde, tarihin ivmesini gözden kaçırmazsak günün ekonomik sorunlarına yaklaşmanın doğru yolunu bulma şansımız olur. Sosyalizm sorunu 1930’da 1848’de olduğu gibi görünmüyordu. Özel mülkiyetin ortadan kaldırılması, yerini üretim araçlarının kollektifleştirilmesi tekniklerine bıraktı. Bu teknikler yalnızca özel mülkiyetin kaderini değil, aynı zamanda artan ekonomik meseleler ölçeğini de içeriyordu. Ve uluslararası olmayan hiçbir siyasi çözüm olmayacağı gibi, herhangi bir ekonomik çözüm de birinci öncelik olarak petrol, kömür ve uranyum gibi uluslararası üretim araçlarıyla uğraşmak zorunda kalacaktır. Eğer kolektifleştirme olacaksa, herkes için vazgeçilmez olan kaynaklarla ilgilenmeli ve aslında sadece hiç kimseye ait olmamalıdır. Diğer her şey sadece siyasi bir kafa şişirmedir.5Bu paragrafın tamamı el ile eklenmiştir.

Soruna yönelik bu yaklaşım bazılarına ütopik geliyor, ancak savaş riskini kabul etmeyenler için bu ilkeleri benimsemekten ve onları yürekten savunmaktan başka seçenek yok. Buradan oraya nasıl ulaşırız? Akla gelebilecek tek yol, eski sosyalistlerin bugün kendilerini dünya çapında politik olarak tarafsız bulan bireylerle bir araya gelmeleridir.

Her halükarda, bu ilkelerin “ütopik” olduğu suçlamasına bir ve son yanıt daha var. Bizim için seçim basit: ya ütopya ya da savaş, ikisi de modası geçmiş düşünce biçimlerinin bizi götürdüğü yerlerdir. Bugün seçim, anakronik politik düşünce ile ütopik düşünce arasındadır. Anakronik düşünce bizi öldürüyor. Ne kadar ihtiyatlı olursak olalım (benim olduğum gibi), gerçekçilik, bu nedenle bizi önerdiğim göreceli ütopyayı benimsemeye zorlar. Bu ütopya, ondan önceki diğerleri gibi tarihe karıştığında,6Actuelles’te “tarih” kelimesi burada ve bir sonraki cümlede büyük harfle yazılmıştır. insanlar artık başka bir mülk hayal edemeyecekler. Çünkü tarih, insanın en anlayışlı hayallerini gerçeğe dönüştürmek için gösterdiği umutsuz çabadan başka bir şey değildir.

Referanslar

  • 1
    Bu metnin el yazmasında düzenlemeler ve eklemeler mevcuttur.
  • 2
    1921 Londra Konferansı
  • 3
    Bu noktada da Camus’nün zihninin önceden gözlemlenen açıklığı dikkat çekicidir.
  • 4
    El yazmasında: iktidar iradesi.
  • 5
    Bu paragrafın tamamı el ile eklenmiştir.
  • 6
    Actuelles’te “tarih” kelimesi burada ve bir sonraki cümlede büyük harfle yazılmıştır.

Aramak istediğinizi üstte yazmaya başlayın ve aramak için enter tuşuna basın. İptal için ESC tuşuna basın.

Üste dön