Bu yazı, Noktasız Dergi’nin “Fildişi Kule” temalı ikinci sayısında yayımlanmıştır. Yazının tamamını okumak için tıklayınız…
Martin Heidegger’in felsefe tarihindeki yeri, onun “Dasein” kavramı ve “varlık” sorunu etrafında şekillenen felsefesinden ibaret değildir. Öyle ki Heidegger’in politik tutumu, onun felsefesini farklı bağlamlarda da sorunsallaştırmış ve (politik) felsefenin yeni tartışma sahalarına taşımıştır. Şüphesiz felsefe, ele aldığı soru her ne olursa olsun, politik karakterdedir lakin filozofun politikayla kurduğu ilişki yahut politikadaki etkinliği, farklı bir tartışmaya işaret etmektedir. Filozofun politikayla ilişkisi çerçevesinde yürütülen tartışmaların vazgeçilmez örneklerinden birisinin Heidegger olması, bu anlamda şaşırtıcı değildir. Bu röportaj, 23 Eylül 1966 tarihinde gerçekleştirilmiş ancak Heidegger’in ölümünden sonra yayımlanmasına izin vermesi sebebiyle 31 Mayıs 1976’da, Heidegger’in ölümünden beş gün sonra Der Spiegel’de yayımlanmıştır. Heidegger’in Nazilerle ilişkisi göz önüne alındığında, röportajın sadece bir 20. yüzyıl filozofunun kişisel tecrübeleri bağlamında okunamayacağı açıktır. Nitekim röportaj, filozofun düşüncelerinin onun hayatından bağımsız ele alınıp alınamayacağı sorusunu gündemde tutmaktadır. Heidegger özelinde konuşacak olursak “‘Varlık’ sorununa ilişkin felsefi düşünceleriyle Heidegger, Nasyonal Sosyalizm’e nasıl bir zemin sunmuş olabilir?” sorusu, üzerinde düşünmeye değer bir sorudur.
Bu çeviriye, T. Sheehan’ın editörlüğünde çıkan “Heidegger: The Man and the Thinker” (1981) kitabındaki, W. Richardson’ın “Onyl a God Can Save Us” başlıklı İngilizce çevirisi kaynaklık etmiştir.
SPIEGEL: Profesör Heidegger, felsefi çalışmalarınızın, hayatınız boyunca açıklığa kavuşturmadığınız kısa süreli belirli olayların gölgesinde bırakıldığını defaatle görüyoruz.
Heidegger: 1933’ü mü kastediyorsunuz?
Evet, aynı zamanda öncesi ve sonrasını da. Bunu daha geniş bir bağlamda ortaya koymak ve böylece bize önemli gözüken bazı sorulara ulaşmak istiyoruz, şöyle ki: Felsefe, fiiliyat (Wirklichkeit) -hatta politik fiiliyat- üzerinde bir etkiye sahip olmak için ne gibi olanaklar sunar?
Doğrusu bunlar, ben cevaplayabilsem de cevaplayamasam da önemli sorular. Fakat öncelikle şunu söylemeliyim ki, rektörlüğümden önce politik olarak hiçbir şekilde etkin değildim. 1932-33 yıllarının kış döneminde izinliydim ve zamanımın çoğunu dağ evimde geçiriyordum.
(…)
Çev. Suat Kutay KÜÇÜKLER