Bu yazı, Noktasız Dergi’nin “Izdırap” temalı yedinci sayısında yayımlanmıştır. Yazının tamamını okumak için tıklayınız…
Hayat, canlının dünyaya gelişinden ölümüne kadar geçen süredir. Ancak hayat aynı zamanda ardı arkası kesilmez akış manasını da içinde barındırır. Çünkü insan dünyaya gözünü açar, hayata gözünü açar. Hayat, canlı hayata katılmadan önce de vardır, o gittikten sonra da olacaktır. Bu açıdan hayatı kamusal mal, ortak kullanıma tabi bir şey olarak görmek gerekir. Kamusaldır ancak hayat, tabiatı gereği kişiye özelmiş gibi görünür. Hepimizin yaşadığı dünya hepimize farklı görünür. Hayatın varsanı (halüsinasyon) yaratmasının en büyük nedeni içinde bulundurduğu dinamiklerin kişide farklı tecrübeler, bilinçaltı ve duyu organları vasıtasıyla farklı farklı algılamalara sebep olmasıdır. Yine de insanlık ağız birliği etmişçesine farklı çıktıları aynı şeymiş gibi değerlendirir ve farklılık sadece, şeylerin kişide yarattığı duygu ve düşüncelerle ortaya çıkabilir. İşte burada öteki bundan hoşlanır beriki ise nefret eder. İnsanlığın herhangi bir konuda ortak fikre vardığı ve istisna bile olmadan yüceliğini, güzelliğini kabul ettiği bir şey yoktur. Genel kabuller de, içinde istisna barındırır -istisnalar kaideyi bozmasa bile- mutlak, pürüzsüz, ideal şeyin varlığı herhangi bir şekilde kanıtlanamaz. (…)
Abdullah YUNUS