Almira CAMGÖZLÜ
Önerilen atıf: Camgözlü, Almira. “Oyunla Gerçeklik Arasında: İnsanın Metafiziksel Yolculuğu ve Toplumsal İzdüşümleri”, Noktasız Dergi 13, (2024): 1-4.
DOI: https://doi.org/10.5281/zenodo.13380789
Oyun, en basit hâliyle; vakti hoş geçirmek, oyalanmak ve zihni meşgul etmek amacıyla etkileşime geçilen, genelde belli kuralları bulunan eğlence etkinliklerine denir. Yalnızca bu tanım sayesinde bile oyun bağımlılığı ve oyunda yapılan hile gibi konseptler hakkında özellikle psikolojik açıdan yorumlar yapabiliriz. Bu yorumlar; oyunun, kişinin gerçeklikten ve sorumluluklarından kaçmak için gerçekleştirdiği bir eylem olmasından, kişinin hayatının kontrolünde hissetme duygusunu yaşayabilmek için giriştiği bir medya olmasına kadar gidebilir.
Düşünürler açısından bakacak olursak; oyun, yalnızca bir eğlence aracı olmaktan çıkar ve bilgi, etik ve insan ilişkileri gibi konuları ele almak için bir metafor niyetiyle kullanılır. Yüzeyselliğin dışında inceleyecek olursak bu kavramın tarih boyunca birçok filozof tarafından çeşitli konu başlıkları altında kullanıldığını ve etkisinin günümüzde de devam ettiğini görebiliriz. En başta Friedrich Nietzsche ve Johan Huizinga olmak üzere, düşünürler oyunu insan doğasının temel bir özelliği olarak görmüştür.
“İnsanı unutun ve çocuğu hatırlayın.” diyen Nietzsche1Friedrich Nietzsche, İyinin ve Kötünün Ötesinde, çev. Mustafa Tüzel (İstanbul: İş Bankası Kültür Yayınları, 2016), 2-7.; oyunun yaratıcılığı, özgürlüğü ve ironiyi içine alan insana özgü bir deneyim olduğunu savunur. Oyun, insanın kendi gerçekliğini sınırlar olup olmaksızın yarattığı bir alandır. Bu bağlamda; hile kavramı, oyunun gerçek yaşamlarımızla metaforik bağlamda ilişkisini gündeme getirir.
Homo Ludens2Johan Huizinga, Homo Ludens: Kültürün Oyun Unsuru Üzerine Bir İnceleme, çev. Aslı Önal (İstanbul: Ayrıntı Yayınları, 2022), 3-8. adlı eserini vurgulayacak olursak Huizinga, oyunun toplumsal ve kültürel öneminden bahseder. Buna göre, oyun, toplumun temel bir faaliyetidir ve kültürlerin gelişiminde oynadığı rol göz ardı edilemeyecek kadar temeldir. Her ne kadar insan, gerçek hayatta tamamıyla sağlayamadığı özgürlüğü oyunun içinde yakalayabiliyor olsa da, oyunun ciddi ve kuralcı bir tarafının da olduğunu es geçmemek gerekir. Her oyunun kuralları vardır ve kişinin deneyimi o kurallara göre şekillenir, kurallara uygun olarak hareket etmek, oyuncular arası dengeyi koruyan başlıca unsurdur.
Hile ve Ödev Etiği
Hile, oyun için kararlaştırılmış kuralları ihlal etmek anlamına geldiğinden, bu kavram da oyunun doğasını sorgulamak ve daha derinlere iniş yapmak için bir metafor olarak kullanılabilir. Hile, yüzeysel seviyede çok oyunculu oyunlarda oyuncular arası güç dinamiklerini bozan, adalet bakımından problemli tarafta olan ve eşitliği söz konusu hâline getirmeyen bir kavramdır, bu da bize toplumsal yapılarda benzer dinamikleri, hukuk düzenini ve insanın psikolojisini daha iyi kavrayabilmek için güçlü bir araç olarak hizmet eder.
Bu aşamada, hile yapan bireyin perspektifini psikolojik ve felsefi açıdan inceleyebiliriz. Kurallara uymayı inkar ederek oyunun sınırlarının dışına çıkma ve çok oyunculu oyunlarda diğer oyuncuların haklarını ihlal etme eyleminden bahsedecek olursak, bunun bir çok sebebinin söz konusu olacağı açıktır. Bu sebepler; kişinin özgüvensizliğinin basit bir simülasyonda dışavurumu, yaptığı eylemden aldığı keyfi en kısa sürede maksimize etmeye çalışması, oyunun koyduğu sınırları aşarak üstün hissetmesi, gerçek hayatta edinemediği kontrolü elde etmesi, kendini sahte bir başarıyla kanıtlaması olarak çeşitlenebilir.
Ayrıca, hile kavramı Immanuel Kant’ın ödev etiğine3Immanuel Kant, Ahlak Metafiziğinin Temellendirilmesi, çev. Ioanna Kuçuradi (İstanbul: Türkiye Felsefe Kurumu Yayınları, 2020), 4-5-9. uymamaktadır. Kant’ın etik felsefesi, ahlaki eylemlerin temelinde evrensel ahlak prensiplerine dayanır. Bu prensipler arasında “kategorik imperatif”4Kant, Ahlak Metafiziğinin Temellendirilmesi, 4-5-9. önemli bir yer tutar. Kategorik imperatif, ahlaki eylemleri evrensel bir ilkeye göre değerlendirmeyi önerir; yani, bir eylemin evrensel olarak kabul edilebilir olup olmadığına bakar. Ödev etiği, temelinde insanların birbirlerine karşı görevlerini yerine getirme sorumluluğunu vurgular ve birden fazla oyuncuya sahip herhangi bir oyun etkinliğinde hile eyleminde bulunmak insanlara karşı sorumluluklarını ihlal etmesine işaret ederek kişinin yaptığı eylemi kötü bir eyleme dönüştürmüş olur.
Bu bağlamda, hile yapmak Kant’ın kategorik imperatif ilkesine aykırıdır. Çünkü hile, başkalarının haklarını ihlal ederek, evrensel olarak kabul edilebilir bir prensibe uymaz. Kant’a göre, bir eylem ancak o eylemin herkes tarafından yapılmasının istenip istenmediği düşünülerek değerlendirilebilir.
İnsanın Ütopya Arayışı
Oyunun içinde barındırdığı felsefi kavramlar bunlarla sınırlı değildir, en baştan kişinin bir oyunu neden oynadığı sorusuna geri dönecek olursak, oyun sırasında kişinin hayal gücünde oluşan fantazyanın geri döndürülemeyecek kadar bağımlı edici bir zevk olduğunu görürüz. Kişi, kendi hayatında edinemediği her şeyi ve daha fazlasını bir oyunu oynarken edinebilir ve oyun sırasında etrafındaki çevre onu olmak istediği dünyada gibi hissettirdikçe bu zevk sadece artmaya devam eder. Bir zaman sonra oyun bağımlılığından söz etmeye başlarız, kişi kendini olmak istediği dünyaya öylesine bağlı hisseder ki; kendi dünyasına geri dönüp bakmak, sorumluluklarıyla yüzleşmek, ona oyuna devam etmekten daha zor gelir. İnsanın içinde bulunan et ve deriden daha fazlası olma isteği ve onu takip eden tatminsizlik hissi ise burada devreye girer.
Ütopya, ideal bir toplum veya dünya tasarımını ifade eden kavramdır. Thomas More’un 1516’da yazdığı Utopia5Thomas More, Utopia, çev. Vedat Günyol, Mina Urgan, Sabahattin Eyüboğlu (İstanbul: İş Bankası Kültür Yayınları, 2006), 6. adlı kitapta ortaya çıkan bir terimdir. Bu terim, kusursuz bir toplum veya toplumsal düzenin hayali veya idealize edilmiş bir temsilini ifade eder. Felsefe tarihinin her çağında bu kavrama öyle ya da böyle rastlarız. Tatminsizlik, insanın içine öyle işlemiştir ki, kendini daha iyi bir dünyanın içinde hayal etmekten başka bir çaresi kalmaz. Bu hayaller boyutuna fiziksel dünyada oyun sayesinde ulaşılabilir. İşte tam da bu nedenle oyun bu isteği geçici de olsa giderir, aynı bir uyuşturucu gibi kişiyi farklı dünyalara, ütopyasına hapseder, ancak etkisi geçtiği an kişiye hem fiziksel hem de zihinsel anlamda zor zamanlar yaşatabilir.
Sonuç olarak oyun; yalnızca eğlenceli bir aktivite değil, aynı zamanda içinde psikolojik, toplumsal ve felsefi açıdan derin anlamlar bulunduran bir deneyimdir. Friedrich Nietzsche’nin dediği gibi, oyun insanın doğasının temel bir parçasıdır; yaratıcılığı, özgürlüğü ve ironiyi içerir.6Nietzsche, İyinin ve Kötünün Ötesinde, 2-7. Johan Huizinga’nın Homo Ludens7Huizinga, Homo Ludens: Kültürün Oyun Unsuru Üzerine Bir İnceleme, 3-8. eserinde belirttiği gibi oyun, toplumun temel bir faaliyetidir ve kültürel gelişimde önemli bir rol oynar. Ancak oyunun ciddi bir yönü de vardır; kurallara bağlılık ve hile gibi kavramlar, insan ilişkileri ve toplumsal yapılar hakkında elde edilmesi mühim bir anlayış sağlar. İnsan doğasının karmaşıklığı, oyun bağımlılığı gibi sorunların ortaya çıkmasına neden olabilir. Immanuel Kant’ın ödev etiği8Kant, Ahlak Metafiziğinin Temellendirilmesi, 4-5-9., hile yapmanın evrensel ahlak prensiplerine aykırı olduğunu belirtir. Oyunun derinliklerine indikçe, insanın gerçeklikten kaçma isteği ve ütopyalarına ulaşma çabası gibi daha karmaşık motivasyonlarla karşılaşırız. Oyun, hem bir kaçış hem de bir arayışın aracıdır, ama her iki durumda da, oyunun, insanın kendisini ve dünyayı anlama yolculuğunda rolü büyüktür.
Referanslar
- 1Friedrich Nietzsche, İyinin ve Kötünün Ötesinde, çev. Mustafa Tüzel (İstanbul: İş Bankası Kültür Yayınları, 2016), 2-7.
- 2Johan Huizinga, Homo Ludens: Kültürün Oyun Unsuru Üzerine Bir İnceleme, çev. Aslı Önal (İstanbul: Ayrıntı Yayınları, 2022), 3-8.
- 3Immanuel Kant, Ahlak Metafiziğinin Temellendirilmesi, çev. Ioanna Kuçuradi (İstanbul: Türkiye Felsefe Kurumu Yayınları, 2020), 4-5-9.
- 4Kant, Ahlak Metafiziğinin Temellendirilmesi, 4-5-9.
- 5Thomas More, Utopia, çev. Vedat Günyol, Mina Urgan, Sabahattin Eyüboğlu (İstanbul: İş Bankası Kültür Yayınları, 2006), 6.
- 6Nietzsche, İyinin ve Kötünün Ötesinde, 2-7.
- 7Huizinga, Homo Ludens: Kültürün Oyun Unsuru Üzerine Bir İnceleme, 3-8.
- 8Kant, Ahlak Metafiziğinin Temellendirilmesi, 4-5-9.